Sanat Kurumlarımızda Türbanlı Sanatçı Var mı?… Dr. Ayhan Sarı
Toplam Okunma: 7415 | En Son Okunma: 03.12.2024 - 23:44
Zamanımız güncel hayatında 1980 sonrası gelişen türbanlı kesimin sanat anlayışı, ya yok sayılmakta ya da böyle bir talep veya talep gücünün sadece o kesimdeki dini müzik ve gösterilerle sınırlı kaldığı gözlenmektedir. Oysa siyasi anlamda gelinen sonuç, dini gereklere dayanıp kalmakta, sanat olgusu konunun dışında tutulmakta veya ötelenmektedir…
Sanat Kurumlarımızda Türbanlı Sanatçı Var mı?… Dr. Ayhan Sarı
Kültür kanalımızın halk yaşamı boyutunda başörtüsü önemli bir yer tutarken, sanat hayatımızda başörtüsü sadece eski halk yaşamımızdan kesitlerin sahnelenmesi sırasında görüntülere yansımaktadır. Ama türban değil…
Zamanımız güncel hayatında 1980 sonrası gelişen türbanlı kesimin sanat anlayışı, ya yok sayılmakta ya da böyle bir talep veya talep gücünün sadece o kesimdeki dini müzik ve gösterilerle sınırlı kaldığı gözlenmektedir. Oysa siyasi anlamda gelinen sonuç, dini öğreti emellerine dayanıp kalmakta, sanat olgusu konunun dışında tutulmakta veya ötelenmektedir…
Bu durum, bazı insanlarımızın türbanlarını(başörtülerini değil) takmadaki iradelerinin dini gerekler dışında ne derece özgür olduğu, inandıkları inancın sanatsal özgürlüğe ne ölçüde izin verdiği tartışmalarını da gündeme getirmektedir.
Türban takan bayanın sanat anlayışı nasıl olmalıdır?
Bu soruya basit bir mantıkla “sadece dini vecibelere hizmet etmek” şeklinde cevap verilmesi mümkün gibi görülse de, bu insanların arasında son derece modern bir bakış açısına sahip bayanların olduğu da bilinmektedir. Zaten buna benzer konular yıllardır basına da yansımaktadır.
Kendi dar çerçevesi içinde hem tüm özgürlüklerini yaşayan, hem de dini vecibelerini yerine getiren model tiplerin varlığı bilinmektedir. Bunlar inanç ve yaşam şekillerini sıradan halk kitlesinin inanç ve davranış biçimlerinden farklı olarak kendilerine göre uyarlamışlar, gizli de olsa kendilerine göre özgürlük alanları oluşturmuşlardır.
Bu özgürlük alanlarının kapalı alanlar içinde yaşanıyor olması, bizler tarafından bilinmesine karşın dini inanç açısından kendine yakın gördükleri üst düzey bazı varlıklı kesimin yöneticiliğinde(Yunus Emre fakirleri yoktur artık…)kendilerine uyarladıkları kimi tarikat adı altındaki dışa açık olmayan ve dar ortamda özgürlüklerini rahatça yaşamaları konusu, kapalı bir kutu olmaktan öteye gidememektedir.
Sözünü ettiğimiz kendi içinde özgür ama dışa karşı bağımlı çevrelerin varlığı, dini gereklerin çağdaş anlamda günümüz yaşayışına uyarlanması açısından tam bir ikilik yaratmaktadır.
Sanat evrensel midir? Dar kalıplar içinde sanat olabilir mi? Dinin sanat özgürlüğündeki sınırları nelerdir?
Sanatın uygulama alanındaki bağlayıcı hükümleri her zaman varolmuştur. O halde din eksenli sanat (ve türban simge) anlayışında –özgürlük savunmaları temel alınırken- evrensel atılımlar ile sanatın temel kural bağımlılığı ve dini kuralları sanat davranışında eşdeğer düşünmek, bakış açılarının dereceleriyle doğru orantılıdır.
Sanat da, din de temel kurallarda bağımlıdır. Fakat geliştirilme olgusu sanatta mümkün görünürken dini yaşamı benimsemiş beyinlerin gelişime kapalılığının gözlemi sanatla bir tezat oluşturmaktadır.
Dinimizde Rönesans söylemlerinin gerçeğe dönüşmesine giden yolumuz acaba çok mu uzun?… Uzun gibi görünüyor. Yoksa kimsenin dinimizi inkar ettiği yok… Gelişmekle, dinimizin molla söylemleri arasında sorunlar var. Aşamıyoruz.
Geleneksel sanatlarımız alanında görev yapan bayan sanatçılarımız; müziğinden resimine, tiyatrosuna, ezici çoğunluk olarak niye türbana doğru bir eğilim göstermemektedirler? İslami sanat tezhip, ebru ile ilahi bestelemekten mi ibaret olmalıdır?
Şimdi şu sorumuzu sorabiliriz:
Adalet ve Kalkınma Partisine verilen %47 oy oranının sanatımıza yansımadığı düşünülebilir mi?
Ya bu oyu veren insanlar sanattan anlamamakta ya da “izlerken başka, uygularken başka” şeklinde belki de kendi içlerinde konu bile etmedikleri bir durumla karşı karşıya kalmaktadırlar.
Her iki durumda da türban veya koyu din inancı gerek medya gerekse sanatımıza yansıyacak boyuta henüz gelmemiştir. Radikal dini yaklaşımlar medyada hala marjinal haber olarak karşımıza çıkmaktadır. Olağan olsa zaten haber olmayacaktır.
Din ve sanatın uyumlu birlikteliğini özümsediğimiz, gözlemlediğimiz anda inanıyoruz ki türban gibi basit bir konu gündemimizi meşgul etmekten çıkacak, daha ileri atılımları, dünya üzerindeki gerek bilim, gerekse sanat düzeyimizin uygulamalarını tartışır düzeye geleceğiz. Şimdilik dünya uygarlık yükseltisinin tebessümleriyle küçük çocuk muamelesini kabul etmek zorunda kalıyoruz.
Biz, Atatürk’ü, ideallerini ve gelişimi algılayan insanlar olarak buna müstehak değiliz…
Beklemeli ve de görmeli miyiz?
______________________________________
Dr. Ayhan Sarı, “Sanat Kurumlarımız İşleyiş Gündeminde Niye Türbanlı Sanatçı Yok?” www.musikidergisi.net