“Geleneksel Türk Sanat Müziğinde Beste Yarışmaları…” Ayhan Sarı


Toplam Okunma: 2681 | En Son Okunma: 02.05.2024 - 19:47
Kategori: Fikir Yazıları, Yazarlarımız: A.Sarı

Yıllardır özlemini çektiğimiz yaşayan GTSM bestelerinin kabulü aşamasında yeni yeni düzenlenmeye başlıyan yarışmaların olumlu etkisi hissedilmeye başlamıştır.
Henüz ses getirmese de bu yarışmalara katılan yeni bestecilerimiz geleceğe aşılı tohumlar ekmektedirler.
Bir müzik yeni besteler çıktığı oranda varlığını sürdürebilecektir.
Geleneksel müziklerimizin canlı boyutunun yıllarca gözardı edilip, eskilerden değer bulanların tıpkı vahşi yaşam koşullarında olduğu gibi doğal seleksiyon usulü oluşan “kalan sağlar bizimdir” mantığı, müziğimize sahip çıkma açısından acımasız bir yaklaşım tarzına dönüşmüş, adeta hiçbir GTM bestecisi adayının başını bile yukarı kaldıramaması sonucunu getirmiştir.

Bazı müzik uğraşanları, dingin ve huzurlu dünyalarında  tarihi değerlerimizi arkalarına alarak yaptıkları hamasi söylemleriyle adeta GTM gayzerinin önünde tıpa vazifesi görmektedirler.

Bunların gölgesinde yaşayan  ve üretenin geleceğini şimdiden yok etme mantığında olan   birçok yeni yetişmiş müzik uğraşanımızın olduğu bilinmektedir.

Sözün burasında Edirne Devlet Korosu Şefi iken(1994-2002) Kültür Bakanlığı’nın düzenlemiş olduğu bir “Devlet Korosu Şefleri-Müdürleri Toplantısı” nda yaşadığım anımdan söz etmek istiyorum.
Sözü aldığımda şöyle dedim:
“Bugün Kültür Bakanlığı, Senfoni Orkestraları repertuarlarında seslendirilen uluslararası müzik eserleri ve seslendiricilerine uluslararası ölçütlerde kaşe ücreti öderken Türk müziği Devlet Korosu konserlerinde seslendirilen eserin bestecisi ve güfte yazarına hiçbir ücret ödememektedir.”
Hemen zamanın İstanbul Devlet Klasik Türk Müziği Korosu şefi Ender Ergün söze girdi ve:
“ON’ların besteci olup olmadığını zaman gösterecek, bu nedenle bir ücret ödenmesi gerekmez…”
Örnek olarak Avni Anıl, Erol Sayan’ı gösterdiğimde söyleminde ısrar ederek “ON’ların büyük bestekar olup olmadığını zamana bırakmalıyız” diye cevaplamıştı.
Ve o zaman toplantıda bulunan Ahmet Özhan (ki kendisi Avni Anıl, Selahaddin İçli gibi bestecilerimizin eserlerini ticari amaçlı kayıtlarında okumuştur…) dahil hiçbir Devlet Korosu Şefi yaşayan bestecilerimize arka çıkmamıştı.
Söz konusu durum, müziğimizin kemikleşmiş tutucularının fikirlerinin açık bir yansımasıydı.

Bugün hala GTM uğraşanları arasında Avni Anıl’ından tutun da Arif Sami Toker’ine kadar birçok topluma malolmuş bestecimizi adamdan saymayan -müziğimizde söz sahibi- kişiler bulunmaktadır.
Bunlara “üretim olarak siz ne yapıyorsunuz?” diye sorulduğunda verdikleri cevap gayet açık olmaktadır:
“Tutuyoruz, müziğimizin geçmiş değerlerinin yozlaşmasını istemiyoruz”(*)

GTM’ne “tarihi müzik” demek isteyen sözde çağdaş birçok müzik uğraşanımız zaten mevcuttur.
İşin içine bir de kemikleşmiş tutucu GTM düşüncelerinin potansiyel yaşama alanı olan tarikat boyutu girince iş hepten içinden çıkılmaz bir hal almaktadır…

Zaman üretme ve üreteni destekleme zamanıdır.

İşte olgunun bu aşamasında son zamanlarda artan beste yarışmalarının önemi büyüktür.

Çünkü bir müzik yeni besteler üretildiği oranda varlığını geleceğe taşıyabilecektir.

                                                                                     Dr. Ayhan Sarı

____________________________________

(*)Bu arada 1980’lerde Yıldırım Gürses’le yaptığım kayıtlı görüşmede kendisinin iyi niyetli olarak öncülük ettiği “çoksesli - çok sazlı” uygulamalı çalışmaların önünde bir gedik açılmasıyla kimlerin bu gedikten oluk oluk aktığını bir başka yazımda anlatmak istiyorum. Bu da bilinmektedir tabii ki. Ama yazımızın başından beri anlatılmak istenen, bu durumun kat be kat önüne geçmektedir.




Hoşgeldiniz