Devlet Müzik Kurumlarımızda Sipaliciler(*)… Dr. Ayhan Sarı


Toplam Okunma: 2059 | En Son Okunma: 02.05.2024 - 20:37
Kategori: Fikir Yazıları, Yazarlarımız: A.Sarı

 Müziğin icrasının para ile satılması ve alınması, bu işten geçimini sağlayıp, başka bir geliri olmayanlar için -tıpkı bir malın satılması veya satın alınması gibi- doğal bir olgudur.  Bu piyasa anlayışına göre talebi iyi olanın fiyatının yüksek, talebi az olanın  düşük olduğu bilinir(**)
Konu gerçek anlamda anlaşılması gereken sanat olunca Ülkemizde sanatsal değere para ödeyenlerin azlığı, bu nedenle de bu işi Devletimizin üstlendiği –üstlenmesi gerektiği- gözlenmektedir.
Devletimizin sanat yapması için maaşla gerek sanatçı, gerekse konservatuarda öğretici olarak bünyesine kattığı  kişilerden bazılarının, mesailerinin büyük kısmını müziğin sanatıyla değil de piyasa kısmına para karşılığı harcamaları söylemde farklı, uygulamada farklı davranan müzisyenler kesimini ortaya çıkarmaktadır.

Devlet Müzik Kurumlarımızda(TRT, Devlet Koroları, Senfoni ve Opera Orkestraları, Konservatuarlar) görev yaptığı halde ek gelir uğruna bar,restoran, özel eğlence toplantıları vs ekstra işlerde kazandıkları  parayı sanata tercih eden bu bazı kişiler, roman müzisyenlerimizden alınma bir deyimle “sipaliciler” olarak adlandırılmaktadırlar. Gerek kendi içlerinden gerek piyasadan, gerekse öğrencilerinden bazı müzisyenleri de aralarına alarak müzisyen ekibi kurmuşlardır. Bunlardan bazılarının zaman zaman dans pistinde alatura toplarken bel  incitmesi şeklinde iş kazaları yaşadıkları bilinmektedir. 

Bu kişiler aynı zamanda piyasa müzisyenliğinden elde ettikleri gelirden  başka hiçbir geliri olmayan diğer müzisyenlerin gelirlerinin düşmesine de neden olmaktadırlar.

Sadece sanat yapmaları için maaş ödenen kadrolu müzisyenlerin piyasada çalışıp, çalışmamaları konusu yıllardır tartışılmakta olup, genel olarak uygulanan ve yönetmeliklerde kendini kabul ettiren fikir, bu müzisyenlerin piyasada çalıştırılmaması şeklinde maddeleşmiştir.

Yeteneklerini sanat için değil, piyasa müziğinde harcayan bu kişiler eskiden, yani cep telefonunun henüz icad olmadığı zamanlarda, keselerini daha fazla doldurmak için müzisyen kahvelerinde veya evdeki sabit telefonlarının başında, gelecek ekstra tekliflerini beklerlerdi.

Şimdi cep telefonlarının ve msn’lerinin titreşmesini bekliyorlar…

Günümüzde piyasada çalışmasına izin verilmeyen sipalicilerin bu icra-i sanatlarının önlenebildiği söylenemez. . Ne devlet müzik kurumunun şefi, ne de müdürü, hiçbir şey yapamamaktadır
E ne yapacaklar? Pavyon, bar, restoranları gezip “sanatçımız piyasada çalışıyor mu” diye kontrol mu edecekler?
Böyle bir kontrol sistemi kurulmak istenirse beraberinde “sanatçı zabıtası” diye yeni bir meslek oluşturmak gerekecektir.
Durum günümüzde de aynıdır. Ama “sanatçı zabıtaları” henüz göreve başlamamıştır.

Devlet müzik kurumlarımızda yöneticilik yapan herkes yazımızın konusunu oluşturan durumu yaşamaktadır.

Kendi yöneticilik anılarımdan bir kesit sunmak istiyorum:
“”Sanatçılardan birisi bir barda program yapıyormuş. Bir gazeteci de o barda yemiş içmiş. Hesap fazla gelmiş. Pazar günü beni arıyor. Yani bardaki solistin şefini.
Diyor ki:
Akşam …’nın programına gittim, şu kadar hesap geldi. Bu kişinin burada çalışması yönetmelik dışı değil mi?”
Yani bara Devlet Korosu sanatçısını izlemeye gidiyor, sesini çıkarmıyor ama hesap fazla gelince şikayet etme gereği duyup o kişinin görev yaptığı koronun şefini arıyor.
Ben de gerekli delilleri toplayıp şikayetini yapması gerektiğini söyledim.
İki gün sonra yerel gazetede bir haber yayınlanıyor:
“…… Devlet Korosu Sanatçısı ……. program yaptığı barda seyircileri büyülüyor”
Resmini de çekmiş. Bana telefon ediyor. “yeterli mi” diye.””
Ben de soruşturmayı açıp ilgili sanatçıya gereken işlemi yapıyorum.

Olguya bir de madalyonun diğer yüzünden bakarsak kaliteli müzisyenin veya solistin piyasada çalışması engellendiğinde piyasa, vücut-kol-bacak ve magazin gösterisi yapan sanatçı kopyalarının düzeysiz icra-i sanatlarına kalmakta yani yine doğa kanunu işlemektedir. Her boşluk mutlaka dolar. İster çarpık, ister düzgün…

Konunun daha, çok tartışma götüreceği açıktır.

Yazımıza şimdilik bu satırların Yazarı’nın Doktora tezinden -örnekleri de içeren- objektif bir alıntıyla son vermek istiyoruz:

“Bugün GTSM’yi gerçekten iyi bilen tecrübeli müzisyenlerin büyük çoğunluğu TRT veya Devlet Koroları’nda görev yapmakta, Devlet memuru olmaları nedeniyle de para karşılığı başka yerde çalışamamaktadırlar. Bu konuda yıllar boyunca piyasada çalışma heveslisi Devletimizin sanatçıları ile bağlı oldukları Müzik Kurumları arasında –kayıkçı kavgası’nı andıran - kaçma kovalamaca oynanmıştır.
TRT’nin piyasada çalmaya hevesli keman sanatçısı Demir Karabaş’la ilgili olay (İ.KÜÇÜKKAYA, Talihsiz Kemancı, Sabah Gazetesi, 20 Nisan 1998) basına şu başlıkla yansıyordu:
Talihsiz kemancı: TRT’nin 19 yıllık kemancısı Demir Karabaş, Emel Sayın’ın saz ekibinde çalmaya başladığı ilk gecesinde, Maksim Gazinosunun açılış galasına gelen TRT Genel Müdürü’ne yakalandı ve işten atıldı.”

Benzer bir olay daha önceleri Samsun Devlet Korosu’nda da yaşanmış ve yine gazetelere yansımıştı.(Ş. ÇAKIR, Sanatçılara Pavyon Soruşturması, Hürriyet Gazetesi, 12 Ocak 1994. )

Bu durumdan hoşnut olmayan GTSM meraklıları da az değildi. Durum RTÜK eski başkanı Güneş Müftüoğlu’nu rahatsız ediyor ve Milliyet Gazetesine gönderdiği mektupta (E. GÖKKAYA , Bırakınız Çalsınlar, Bırakınız Söylesinler, Milliyet Gazetesi Oscar Eki, 21 Kasım 1998.) şöyle diyordu:

“TSM ve THM kültürümüzün en değerli varlıklarıdır. Bu varlıkları korumak duyurmak, sevdirmek başta Devlet olmak üzere hepimizin görevidir. Bugün TSM ve THM’yi doyasıya dinlemek mümkün değildir… Bugün TRT’de TSM olarak 95 saz, 135 ses; THM’de ise 82 saz 126 ses sanatçısı bulunmaktadır. Bu sanatçılardan gereğince yararlanılmıyor… 1970′li yıllarda sanatçılar bar, pavyon, gece kulüpleri dışında sanatlarını icra edebiliyordu… Devlet memurları kanununda değişiklik yapılarak 1970’lerdeki gibi bir izin çıkabilir. Böylece Bar, pavyon, gece kulübü dışına özel Radyo ve TV’lerde müzikhollerde, sanatlarını icra etmelidirler. Böylece TSM ve THM daha geniş kitlelere yayılacaktır. TRT sanatçılarına özel Radyo ve TV’ler için paket program yaptırılabilir. Böylece hem sanatçı, hem izleyici hem de TRT’nin maddi açısından olumlu olacaktır. Çözün sanatçılarımızın ellerini…”

Kaynak: Ayhan Sarı “Günümüz Geleneksel Türk Sanat Müziğinde Etkileşimler” Dokuz Eylül Üni. (GSF, Müzik Bilimleri Böl.) , Sosyal Bilimler Ens. Doktora Tezi, İzmir, 1999.

__________________

(*) Sipali : Roman müzisyenlerin ağzında para.

(**) Bkz: http://www.musikidergisi.net/?p=138




Hoşgeldiniz