Milli Eğitim Bakanlığı’nın Konservatuarların Lisans Öncesi Bölümlerinin Düzenlemesi Konusundaki Yazısı Hakkında… Refik Saydam


Toplam Okunma: 2774 | En Son Okunma: 29.03.2024 - 02:25
Kategori: Fikir Yazıları, Kültürel Öneriler

Millî Eğitim Bakanlığı adına Yükseköğretim Genel Müdürü Hüseyin Çalık imzasıyla YÖK Başkanlığına gönderilen 20 Temmuz 2007 tarih, B.08.0.YÖG.0.16.01.02–16808 sayı ve “Konservatuvarlar bünyesindeki ilköğretim okulları” konulu bir yazı ile “bünyesinde hazırlık ilk ve ortaöğretim okulu bulunduran konservatuvarların Özel Öğretim Kurumları Kanununa göre açılması” istendi.

Müzik Eğitimcileri Derneği (MÜZED)
Kumrular Caddesi 4/8 Kızılay-ANKARA
Tel ve faks: 0312.419 03 98
bilgi@muzed.org.tr

Basın Açıklaması:

31 Ağustos 2007

MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI KONSERVATUVARLARIN LİSANS ÖNCESİ BÖLÜMLERİNE SON VEREN YAZISINI GERİ ÇEKMELİDİR

Millî Eğitim Bakanlığı adına Yükseköğretim Genel Müdürü Hüseyin Çalık imzasıyla YÖK Başkanlığına gönderilen 20 Temmuz 2007 tarih, B.08.0.YÖG.0.16.01.02–16808 sayı ve “Konservatuvarlar bünyesindeki ilköğretim okulları” konulu bir yazı ile “bünyesinde hazırlık ilk ve ortaöğretim okulu bulunduran konservatuvarların Özel Öğretim Kurumları Kanununa göre açılması” istendi.
Konservatuvarların lisans bölümü dışında kalan öğretim kademelerinin özelleştirilmesi ve fiilen kapatılması anlamına gelen bu yazının 13 Ağustos 2007 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde Can Hacıoğlu imzasıyla “Konservatuvarlar Kapatılsın” başlığıyla haber yapılması üzerine aynı gün Millî Eğitim Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğince bir basın açıklaması yapıldı. Açıklamada, “…konservatuvarların kapatılmasına ilişkin Bakanlığımız bünyesinde yapılmış herhangi bir işlem söz konusu değildir.” denildi. Açıklamada devamla “Özel Öğretim Kurumları Kanunu hükmü gereği Bakanlıktan izin alınmadan faaliyette bulunan üniversiteler bünyesindeki ilköğretim okullarında okuyan öğrencilerin başka bir okula nakillerinde ve mezun olan öğrencilerin OKS sınavına müracaatlarında sorunlar yaşandığı, bu sorunların Bakanlık birimlerince geçici çözümlerle giderilmeye çalışılarak öğrencilerin mağduriyetinin önlendiği” belirtildi. “Usul yönünden noksan işlemlerle açılmış olan bu okullarda bugüne kadar okuyan veya mezun olan öğrencilerin elde ettikleri hakların hukuken kazanılmış hak sayılması amacıyla yapılan düzenlemenin söz konusu gazete tarafından kamuoyuna yanlış aksettirildiği” öne sürüldü.
14 Ağustos 2007 günü Esra Kaya imzasıyla Hürriyet’te yayımlanan bir başka haberde; MEB Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Mustafa Çandır, “Çelik’in yanlış anlaşıldığını” savundu. Çandır, söz konusu düzenlemenin “Bilkent, Trakya, İstanbul, Hacettepe, Çukurova ve Uludağ Üniversiteleri’nin, Sahne Sanatları Fakültesi, Müzik Hazırlık ilköğretim Okuluna yönelik olduğunu” bildirdi.
Öte yandan “Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’nın ilköğretim bölümü sınavını kazanan öğrencilerin kayıtlarının YÖK kanalıyla MEB’den gelen yeni bir yazı üzerine durdurulduğu” bilgisi Eskişehir yerel basınında yayımlandı(İbrahim Gerede, 15.08.2007, http://www.sakaryagazetesi.com.tr; Can Hacıoğlu, www.ikieylul.com/yazar_goster.asp).
Türkiye’de çocukların, gençlerin, toplumun eğitimini sağlama ve düzenleme görevini üstlenmiş olan Millî Eğitim Bakanlığının üç ayrı yetkilisinin yaptığı bu açıklamalar birbirini tekzip etmektedir; hem kendi içinde hem yasalarla hem de çağdaş, ulusal, evrensel eğitim ilkeleri ve hedefleriyle çelişkilidir, tutarsızdır. Sadece bu tutarsızlık bile, 84 yıllık Cumhuriyetimizin Millî Eğitim Bakanlığının bugün içinde bulunduğu durumu göstermesi açısından eğitim öğretim topluluğu içinde üzüntüye yol açmaktadır. Aynı Bakanlığa bağlı birimlerin açıklamalarındaki çelişkiler şöyle özetlenebilir:
1. Yükseköğretim Genel Müdürlüğü tarafından YÖK aracılığıyla
konservatuvarlara gönderilen yazı “Usul yönünden noksanlıkları” değil, esasa ilişkin düzenlemeleri içermektedir. Bakanlık, konservatuvarlarca ilköğretim bölümü açılıp açılmayacağı konusunda İlköğretim ve Özel Öğretim Genel müdürlüklerinden görüş istemiştir. İlköğretim Genel Müdürlüğü “üniversiteler tarafından resmî ilköğretim okulu açılamayacağını”, Özel Öğretim Genel Müdürlüğü ise “Özel Öğretim Kurumları Kanununa göre ancak özel ilköğretim okulu açılabileceğini” bildirmiştir. Bunun üzerine Bakanlık, “Anadolu Üniversitesi Konservatuar ve Güzel Sanatlar İlköğretim Okulunun faaliyetlerine yasal olarak devam edebilmesi için Özel Öğretim Kurumları Kanununa göre açılması işlemlerine başlanması gerektiği”ni bildirmektedir. Yazıda ayrıca “Halen konservatuvarlar bünyesindeki birçok ilköğretim okulu, Özel Öğretim Kurumları Kanununa göre kurulmadığı, dolayısıyla özel öğretim kurumu statüsünü taşımadıkları halde eğitim öğretim faaliyetlerini sürdürmektedir.” saptaması yapılmakta; “bünyesinde hazırlık ilk ve ortaöğretim okulu bulunduran konservatuvarların durumlarının yukarıda açıklanan hususlar da gözönünde bulundurularak değerlendirilmesi” istenmektedir. Konservatuvarların hazırlık ilk ve ortaöğrenim bölümlerinin 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’na göre açılmasını (yani özelleştirilmesini) emreden bir yazının “usule ilişkin” olamayacağı açıktır.
2. Konservatuvarların özelleştirilmesini isteyen bu yazının, “bazı üniversitelerin, Sahne Sanatları Fakültesi, Müzik Hazırlık ilköğretim Okuluna yönelik olduğu” açıklaması doğru değildir. Yazıda Anadolu ve Bilkent üniversitelerinin adı geçirilirken 5580 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu’na göre istenen düzenlemeler “bünyesinde hazırlık ilk ve ortaöğretim okulu bulunduran konservatuvarlar” için genellenmiş ayrıca sadece “Sahne Sanatları Fakültesi” gibi bir sınırlama getirilmemiştir. Kaldı ki sadece bazı üniversitelerin Sahne Sanatları Fakültesi, Müzik Hazırlık ilköğretim okullarının özelleştirilmesi isteği de Türk ulusunun eğitim öğretim hakkını kapsayan yasalarımız yönünden haklı ve yerinde bir istek değildir. Bilkent gibi bazı vakıf üniversiteleri için (varsa) “noksanlıkların tamamlanması” istenebilir. Ancak devlet konservatuvarlarının tamamının Özel Öğretim Kurumları Kanunu’na göre düzenlenmesinin istenmesi haksızlıktır ve Bakanlığın yetkisinde değildir.
3. “Konservatuvarların kapatılmasına ilişkin Bakanlığımız bünyesinde yapılmış herhangi bir işlem söz konusu değildir.” açıklaması gerçeği yansıtmamaktadır. Konservatuvarların özelleştirilmesini emrederek ancak parası olanların okuyabileceği bir duruma dönüştürülmesi isteği, bu kurumların yetenekli halk çocuklarına kapatılması anlamına gelmez mi? “Kapatılma işlemi” yoksa Anadolu Üniversitesi Devlet Konservatuvarını kazanan öğrencilerin kaydı şu ana kadar niçin yapılamamıştır?
4. “Üniversiteler tarafından resmî ilköğretim okulu açılamayacağı” değerlendirmesi doğru değildir. 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun Okul açma yetkisi başlıklı 58. maddesi(Değişik: 16.6.1983 – 2842/16 md.);
“Türkiye’de ilköğretim okulu, lise veya dengi okullar, Milli Eğitim Bakanlığının izni olmaksızın açılamaz.
Milli Eğitim Bakanlığı veya diğer bir bakanlık tarafından açılmış veya açılacak okullar (Askeri liseler dahil) ile özel okulların derecelerinin tayini, Milli Eğitim Bakanlığına aittir(…)
Diğer bakanlıklara bağlı lise ve dengi okulların program ve yönetmelikleri, ilgili bakanlıkla Milli Eğitim Bakanlığı tarafından birlikte yapılır ve Milli Eğitim Bakanlığınca onanır(…).” hükmünü getirilerek Millî Eğitim Bakanlığının başka bakanlıklar, kurumlarca açılacak ilköğretim okulu, lise ve dengi okullara ilişkin izin, onama görevleri anımsatmıştır.
Aynı yasanın Madde 37. maddesinde “Yüksek öğretim, milli eğitim sistemi çerçevesinde, öğrencileri lisans öncesi, lisans ve lisansüstü seviyelerinde yetiştiren bir bütünlük içinde düzenlenir.
Bu bütünlük içinde çeşitli görevleri yerine getiren ve farklı seviyelerde öğretim yapan kuruluşlar bulunur.
Farklı seviyeler ve kuruluşlar arasında öğrencilere kabiliyetlerine göre, yatay ve dikey geçiş yolları açık tutulur.” denilerek yükseköğretimin (ve doğal olarak konservatuvarların) lisans öncesini de kapsayan bir bütünlük taşıdığı vurgulanmıştır.
Ayrıca 3797 sayılı Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat Ve Görevleri Hakkında Kanun’un “Amaç, Görev, Teşkilat” başlıklı 2. maddesinde Millî Eğitim Bakanlığının görevleri arasında şu konulara da yer verilmiştir:
“b. Okul öncesi, ilköğretim, ortaöğretim ve her çeşit örgün ve yaygın eğitim kurumlarını açmak ve yükseköğretim dışında kalan öğretim kurumlarının diğer bakanlık kurum ve kuruluşlarınca açılmasına izin vermek,
d) Diğer bakanlık, kurum ve kuruluşlarca açılan ve yükseköğretim dışında kalan örgün ve yaygın eğitim kurumlarının denklik derecelerini belirlemek, program ve yönetmeliklerini birlikte hazırlamak ve onaylamak(…).”
Yukarıdaki yasa hükümleri uyarınca üniversiteler tarafından konservatuvarların ilköğretim ve ortaöğretim bölümlerinin açılması uygun görülmekte; açılacak bu kurumlara izin verilmesi, program ve yönetmeliklerinin ilgili kurumla birlikte hazırlanması konularında da Millî Eğitim Bakanlığı yetkilendirilmektedir.
Türkiye’de konservatuvarların ve müzik öğretmenliği programlarının temeli henüz cumhuriyetimiz bir yaşındayken atılmış; Musiki Muallim Mektebi, Atatürk’ün büyük uzakgörüşlülüğü ve buyruğuyla İstiklâl Marşımızın bestecisi Zeki Üngör tarafından 1 Kasım 1924’te açılmıştır. 1936’da bu kurum Ankara Devlet Konservatuvarına dönüştürülürken müzik öğretmeni yetiştirme görevi de Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Bölümüne devredilmiştir. 1983’ten itibaren diğer yüksek öğretim kurumları gibi konservatuvarlar da üniversitelere bağlanmıştır. 83 yıllık tarihi boyunca konservatuvarların ilköğretim( 6. sınıftan/Orta 1’den itibaren) ve ortaöğrenim bölümleri var olagelmiştir. Konservatuvarlarımızda bugüne değin yetenekli yoksul halk çocukları devletin olanaklarıyla okumuş, dünya çapında yüzümüzü ağartan pek çok sanatçımız bunların arasından çıkmıştır. Hiçbir Millî Eğitim Bakanının aklına konservatuvarların ilköğretim ve ortaöğretim bölümlerinin özelleştirilmesi gelmemiş(!) hatta Musiki Muallim Mektebinin özellikle ilk yıllardaki öğrencileri yetenekli kimsesiz, yoksul, yetim çocuklardan oluşmuştur.
Anayasa’nın 42. maddesine göre “Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.”. 1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu’nun “Yöneltme” başlıklı 6. maddesine göre “Fertler, eğitimleri süresince, ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde ve doğrultusunda çeşitli programlara veya okullara yöneltilerek yetiştirilirler.” (Değişik: 16.8.1997 – 4306/3 md.) “Milli eğitim sistemi, her bakımdan, bu yöneltmeyi gerçekleştirecek biçimde düzenlenir. Bu amaçla, ortaöğretim kurumlarına, eğitim programlarının hedeflerine uygun düşecek şekilde hazırlık sınıfları konulabilir.”
Aynı yasanın “Eğitim hakkı” başlıklı 7. maddesine göre “İlköğretim görmek her Türk vatandaşının hakkıdır. İlköğretim kurumlarından sonraki eğitim kurumlarından vatandaşlar ilgi, istidat ve kabiliyetleri ölçüsünde yararlanırlar.”. “Fırsat ve imkân eşitliği” başlıklı 8. maddesine göre “Eğitimde kadın, erkek herkese fırsat ve imkân eşitliği sağlanır.” “Güzel sanatlar eğitimi” başlıklı 33. maddesine göre de “Güzel sanatlar alanlarında özel istidat ve kabiliyetleri beliren çocukları küçük yaşlardan itibaren yetiştirmek üzere ilköğretim ve orta öğretim seviyesinde ayrı okullar açılabilir veya ayrı yetiştirme tedbirleri alınabilir. Özellikleri dolayısıyla bunların kuruluş, işleyiş ve yetiştirme ile ilgili esasları ayrı bir yönetmelikle düzenlenir.”.
Güzel sanatlar alanında sanatçı yetiştiren programlar; bilişsel, duyuşsal ve devinişsel gelişim dikkate alınarak dünyanın her tarafında küçük yaşlarda başlamaktadır.
Millî Eğitim Bakanlığı Yükseköğretim Genel Müdürlüğünün YÖK Başkanlığı aracılığıyla konservatuvarlara gönderdiği 20 Temmuz 2007 tarih, B.08.0.YÖG.0.16.01.02–16808 sayı ve “Konservatuvarlar bünyesindeki ilköğretim okulları” konulu yazısı (mevcut içeriğiyle) devlet konservatuvarlarının lisans öncesi bölümlerine son vermektedir. Bu durum Anayasamızın ve Milli Eğitim Temel Kanunun yukarıda açıklanan eğitim hakkını, fırsat ve imkân eşitliği hükümlerini, ulusal, çağdaş ve evrensel eğitim ilke ve hedeflerini ortadan kaldırmaktadır.
Millî Eğitim Bakanlığı bu vahim yanlıştan bir an önce geri dönmeli, konservatuvarlarımızı, sınav kazanan çocuklarımızı, velilerimizi, ulusumuzu mağdur etmemeli ve 20 Temmuz 2007 tarihli söz konusu yazısını geri almalıdır.
Eğer kastedilen Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğinin belirttiği gibi “usule ilişkin noksanlıkların giderilmesi” ise ilgili Vakıf üniversitelerine gerekli noksanlıklar belirtilmeli; tüm konservatuvarlarımızın tedirgin edilmesine son verilmelidir.
Türk ulusunun, Atatürk devrimlerinin temel bir parçası olan konservatuvar eğitiminin ortadan kaldırılmasına izin vermeyeceğini bütün ilgililere anımsatmak isteriz.

Refik SAYDAM
Müzik Eğitimcileri Derneği (MÜZED)
Genel Başkanı




Hoşgeldiniz