İcanas 38′in Ardından…


Toplam Okunma: 2400 | En Son Okunma: 22.04.2024 - 12:12
Kategori: Kongre-simpozyum

Asya’dan Anadolu’ya, Kuzey Afrika’ya uzanan bir çalışma sahasını ilgi alanında barındıran İcanas 38, yani Uluslar arası Asya ve Kuzey Afrika Çalışma Kongresi, 15 Eylül 2007 sabahı  -adeta bir askerin askerlik görevini yapmak üzere kışlasına koşulsuz teslim oluşu gibi-  kaydımızı yaptırarak kendimizi o binbir renkli aleme  salıvermemizle başladı. Başta Prof Dr. Sadık Tural olmak üzere tüm emeği geçenleri kutlamakla birlikte bir-iki ayrıntıya değinmeden geçemiyeceğiz

Sekseni aşkın ülkeden bir çok bilim adamının bildiri sunduğu bu önemli kongreye Ankara –turizm bakış açısıyla yetersiz kaldı. Çünkü 1500 kişiyi ağırlayacak ne bir oteli, ne de bir restoranı vardı. Bu nedenle konuklar Bilkent Otelinde düzenlenen ve altı gün süren kongre boyunca hiçbir zaman tüm olarak bir araya gelemediler. Gerek öğle yemekleri gerekse aralarda oturacak bir sandalye bulamayan kongre katılımcıları mesleki olarak ayrı olsalar da bilim dışındaki zamanlarında diğer bilim adamlarıyla kaynaşma imkanı bulamadılar.

Çünkü Ankara da 1500 kişiyi ağırlayacak bir kongre merkezi yoktu.

Bilim adamları konaklamaları için rast gele üçerli beşli gruplar halinde parasal güçlerine göre dağıtılmışlardı. Örneğin çok parası olan beş yıldızlı otelde kalabilirken, az parası olan bir öğrenci yurdunda kalıyordu. Çünkü konaklama ücretlerini katılımcılar kendileri karşılıyorlardı.

Öğle yemekleri saat 13-14 arasında ayak üstü yenen kumanya şeklinde bol mayonezli sandviç ve içecekten ibaretti. Akşam yemekleri ise yine ayaküstü bir şekilde insanların en az yarım saat yemek kuyruğunda beklediği bir ortamda geçti. İşin ilginci bu yemeklerin sahipleri Başbakanımız, TBMM Başkanımız, Kültür Bakanımızdı. Başbakanımız katılmadı. Kültür Bakanımız Ertuğrul Günay, ayakta yenen yemekte hemen her masaya nezaket turlarında bulundu.  3. gün TBMM Başkanı Köksal Toptan bizleri akşam yemeği için Meclis bahçesinde -yine ayakta olarak- ağırladı.  4.gece Türkiye Kömür İşletmelerinin misafirhanesinde kalan bizlere Gazi Üniversitesi Rektörünün Gölbaşın’daki Sosyal Tesislerde verdiği yemek düşmüştü ki sadece Genel Sekreteri katıldı. Çünkü o gece konuklar üç yere dağıtılmıştı. Gazi Üniversitesinin verdiği yemeğin dışında hiçbir yemekte alkollü içki servisi yapılmadı.

Kişi başı 100 YTL katılım ücreti alınan kongrede yol ve konaklama masrafı da konuklara ait idi.

Yetkili bir ağızdan duyduğumuza göre TİKA Kongre için 500.000$ vermişti.

Ankara’da 1500 kişinin kalabileceği bir mekan yoktu ama,  sadece aynı branştaki katılımcıların bir arada kalması da düşünülmemişti. Konuklar mesleki karışımla çeşitli konaklama alanlarına dağıtılmış, sanki aynı meslek grubunda olanların bir arada konaklamaması için özel bir çaba sarfedilmişti.

İlk günün sonunda Kültür ve Turizm Bakanlığı Ankara Devlet Klasik Türk Müziği Korosunun şef Uğur Bayrak yönetiminde verdiği konser kelimenin tam anlamıyla gerek koro, gerekse solo olarak dinleyiciyi memnun etmekten uzaktı. GTSM tavrı hissedilmedi. Herkes bitse de bir an önce kurtulsak havasındaydı. Bu nedenle ikinci yarıda konser izleyici sayısı yarı yarıya düştü. Bunda eserlerin seslendirim coşkusuzluğu büyük rol oynadı. Şefin yönetiminin duygusuzluğu ve uyumsuzluğu  seyircilere yansıdı. Hele klasik dönem eserlerine darbuka ile eşlik edilmesi tam bir komediydi. İsminin başına klasik ve de sanat koyduğumuz Devlet Koromuzun hazin durumu içimizdeki soru işaretlerinin bir kez daha canlanmasına neden oldu.

Ertesi akşam Bilkent Üniversitesi Kampüsündeki konser mekanı Odeon’da gerçekleştirilen K.T.B. Türk Halk Müziği Korosu konseri ise tüm kongre katılımcılarına zevkli anlar yaşattı. Hatta bir ara Azerbaycanlı bir ordinaryus profesör Azeri oyunuyla konsere eşlik etti. Bu arada bizlerin ve diğer seyircilerin de tempo ve alkışlarla katıldığını belirtmek istiyorum.

Başta Kongre Başkanı olmak üzere yardımcılarının canla başla çalıştıkları ve hemen her konukla yakından ilgilendikleri görüldü ki son karşılaşmamızda, yarım saat önce ilk kez bir Türk bilim adamının İcanas daimi üyeleğine seçildiğini öğrendik. Bu kişi Kongrenin başkanı Prof. Dr. Sadık Tural’dı.

Daha önceki kongrelerde basın tarafından “eğleniyorlar” şeklindeki betimlemesi, bu kongrede eğlencenin hemen hiç yapılmamasına neden olmuştu. Ve hiçbir eğlence yapılmadı. Çoğu zaman kendimizi kültürel birikimlerimizin ürünlerini vermek üzere sevimli bir açık hapishanede toplanmış bilim adamları gibi hissettik.

Anladık ki bilim adamı bile olsa paparazisel korku tümüyle içimize işlemiş. Bilim adamının paparazilere veya aynı mantıkta olan dedikoducu bir takım çevrelere malzeme verme olasılığı en aza indirgenmiş.
Türkiye gibi en ufak dedikodusal malzemeyi büyütmekte üstüne olmayan bir çevre ve medya anlayışının hakim olduğu bir kültürde bilimsel değere sahip bakış açılarının yaygınlaşmasının mümkün olmadığı sonucuna bir kez daha vardık.
Belki dedikodusal malzeme çıkmamıştı ama, bu korkuyla Kongrede dile gelen birçok değerli söylem daha sonra basılacak kongre kitabının satır aralıklarını irdeliyecek bilim adamlarına bırakılmış oldu.

Bir İCANAS böyle geçti.
Tıpkı yenme aşamasına gelen meyvesinin zamanında yenmeyip onu yere bırakan ağacın meyvesine hazin bakışı gibi…

Not: Müzik seksiyonu ile ilgili izlenimlerimizi bir başka yazıda dile getireceğiz.




Hoşgeldiniz