Müzikoloji Kültürün Çalışma Alanı Değil midir?… Musiki Dergisi


Toplam Okunma: 2253 | En Son Okunma: 26.04.2024 - 08:49
Kategori: Fikir Yazıları, Kültürel Öneriler, Yazarlarımız: A.Sarı

Müzikbilim, diğer bir deyişle müzikolojinin ülkemizde yeni yeni oluşmaya başlayan bir meslek dalı olduğunu günlük yaşantımızdaki ilişkilerimizde bizler hissetmesine hissediyoruz da Devletimizin kültürünün Bakanlığı’nda henüz algılanamamış olmasını kabul edemiyoruz. Nasıl edelim ki? Orası yüce bir kurum. İçinde kültürümüze hizmet vermiş onlarca memur görev yapıyor. Mesleki hayatları bu alanda yaşanmş tecrübelerle dolu. Birileri ayrılsa da yerlerine birileri gelmiş sürekli. O yeni gelenler de tecrübelenmişler…
Ama hangi ölçütlere göre? Tabii ki kendisinden önce görev yapan memurların kurumsal düzey ölçütlerine göre. Peki bu düzeyin yükseltisi ne?

Kültür Bakanlığı’mız; karar verme, onaylama mercii dışında olan bizlere, karşımızda bir şeyler beklediğimiz kurumun karar verme organlarının ve dolayısıyla kişilerin “müzik bilime ve müzik bilimciye karşı bakış açıları dar insanlardan sanki özellikle seçiliyormuş” anlayışının gelenekleştiği bir kurum görüntüsü veriyor.

Üstelik bazı kurumlarında –kadro olarak bir yere oturtulamayan - müzikolog adı altında bir çalışma alanı da bulunmaktadır. (Bkz: Devlet Koroları Yönetmeliği)

Aslında başa kim gelirse gelsin kurumsal anlayışın değişmediği müddetçe bu işin böyle süreceğini kimse ideal boyutlara yerleştiremiyor.

Çok iyi biliyoruz ki kültürümüzün memurları, iş hayatına atıldıkları ilk günden beri karşılaştıkları veya iş ilişkisine girip bir şeyler öğrendikleri Türk kültür hayatındaki kişilerden edindikleri tecrübe ve -adına ne derseniz deyin- yaşantılarının toplamını kurumun geleneksel işleyiş tarzı olarak algılamaları ve gelecek mesleki yaşamlarını buna göre belirlemeleri, kendi memur ilişkileri içinde bir problem çıkarmasa da bir çok kültürel sorunun tıpkı hücresel bölünme gibi çoğalmasına neden olmaktadır.

Söz konusu çarkın dişlilerinin arızasını tamir etmek gerektiğini herkes bilmesine biliyor.  Geleneksel kurum çarkları -arızalı da olsa- birbirine öylesine uyum sağlamış, öylesine kaynaşmış ki bizlerde, bu kaynaşma karşısında selam durmaktan başka bir seçenek kalmadığı çaresizliğinin dayanılmaz hissi uyanıyor.

Gün gelmiş hepsi bu işin aslında nasıl yürümesi gerektiğini öğrenmiş.

Bu müthiş tecrübeye karşın başlarına sürekli bu işin politikasını yapan kişiler geldikçe alt kesimde görev yapan personelin hemen tümü genel davranış biçimi “gözlerimi kaparım vazifemi yaparım” anlayışına dönüşmüş.
Tam olarak dönüşmeyenler de eldekini yitirmemek uğruna durumu idare eder konuma terfi etmiş olmayı kabul etmişler.
Etmişler de ne olmuş? Altının altındakilerden bazıları kendi içlerinde “inleyen nağmeler” şarkısının kahramanı rolünü kabul edip eski yeşilçam filmlerindeki nostaljik ezikliğinin doyumuyla yetinir hale gelmişlerdir.

Politikacının kendisini seçen halka karşı sorumluğunun(!)  temelinde yatan dayanılmaz gelecek kaygısının, radikal çözümleri sürekli geciktirdiğini de ayrıca anımsamak gerekiyor.

Bu denli uzun bir girişi neden yaptık?
Aslında ana konumuz, bilimin üstünlüğüne vakıf bir takım insanların çaresizliğini müziğimiz açısından dile getirmekti.
Ve gerek ulusal gerekse uluslararası ölçütlerde düzenlenen bütün müzik bilim sempozyum ve kongrelerinde kültür bakanlığı bünyesinde görev yapan kişilere bildiri sunma kapılarının açılmak istenmemesiydi.
Bildiri “sun veya sunma, araştırma yap veya yapma” diyen yoktu. Ama yapmak isteyenlerin çalışma arzusu yol, konaklama gibi basit giderlerinin karşılanmıyacağı resmi bir dille ödenek yetersizliği bahane edilerek engelleniyordu.

Kültür Bakanlığı’nda akademik anlamda ünvan sahibi memurların değerlendirilmediği, memuriyeti sırasında akademik ünvan alanlara da üvey evlat muamelesi yapıldığı gözlenmektedir.

Bu durum, kişisel ekstra gayretleriyle gerek dışarıdan akademik, gerekse kendi özel çalışmalarıyla aşama kaydetmiş kişileri yok saymayı, varlığının ana çabası sayan insanların söz sahibi olduğu bir iş yaşamı tarzı kıskacı veya çıkmazı olarak da özetlenebilir.

Kültür Bakanlığı’nın müziğin biliminiyle uğraşanlarına bakış açısını değiştirmesi, kendi içinde işlevsel olarak çözemediği sorunları çözme konusunda da önemli faydalar sağlıyacaktır…




Hoşgeldiniz