Yıllardır alıştığımız ve zaman zaman da bizzat tanık olduğumuz müzik aşırma konusu bu kez lehimize bir şekilde tersine döndü. Portekiz asıllı Kanada’lı ünlü şarkıcı Nelly Furtado’nun 2006’da piyasaya sürdüğü ve sekiz milyon satan “Loose” albümündeki “Wait For You” adlı şarkısının Türk halk müziği sanatçısı Muhlis Akarsu’nun seslendirdiği “Allah Allah Desem Gelsem” adlı anonim türküden alındığı anlaşıldı. Olay, Furtado’nun şarkısıyla, Akarsu’nun türküsünün, arka arkaya kaydedilerek YouTube’da(1) yayınlanmasıyla ortaya çıktı… devamı »



Dergimizde zaman zaman müzik tarihimizin önemli araştırmacı-yazarlarının kalemlerinden çıkmış tarihi yazılarına yer veriyoruz. Bu yazılar müzikolojik açıdan hem zamanı tesbit etmek hem de geleceğe bırakılan bir hoş sada olması açısından ayrı bir önem arzediyor. Dizi halinde yayınlayacağımız yazılarımızın ilki İsmail Baha Sürelsan’ın (1912-1998) Rauf Yekta Bey’den Aktardığı yazısı(1): devamı »



Yıllarca Türk filmlerinde n’ayır, n’olamaz söylemleri dikkatimizi çekmiştir. Ya da Al Pacino nasıl bu kadar güzel Türkçe konuşabiliyor? Hollywood yıldızlarının sesine ses katan, Türk yıldızlarını daha sevimli ve karizmatik kılan bu sesler, filmlerde gizli kahramanların varlığının bir kanıtı…Türk seyircisinin yıllarca dilinden düşüremediği film müziğiyle ünlü “Avare ” filmi akılda kaldıysa bunu o zamanın dublaj sanatçılarına borçludur. devamı »


Tonalite ve Totalite… John Zerzan (*)

Eklenme Tarihi : 26 Oca 2008 | Kategori: Araştırma Yazıları


“Tüm evren bir armoni ve sayıdır” biçimindeki Pisagor(Pitagor) inancı, doğal ses dalgalarının her yanı kuşatan felsefi bir idealizm düzeyine sıçramasından kaynaklanıyordu ve bu olgu yankısını, yaklaşık olarak bin yıl sonra, evrenin “belirli seslerin armonisiyle bir arada durduğunu ve cennetlerin bile bu armoninin perde değişiklikleriyle tasarlandığını” iddia eden yedinci yüzyıl ansiklopedisti Sevilla’lı İsador’da buluyordu… devamı »



Sayın Recep Uslu Dergimizde yayınlanan (http://www.musikidergisi.net/?p=247) yazı üzerine yazmış. Aktarıyoruz: “Ayhan Sarı’nın “müzik yazarları”nı konu alan yazısı aslında birçok doğruları dile getiriyor, ama gözden kaçırdığı noktalar var….” devamı »



…Anladığımız şu: Zeynep yabancı müzikleri dinliyor. Türk müziğini soruyoruz, birkaç pop müzik parçasının ismini yarım yamalak söylüyor. Müzikle ilgili biri olmasına rağmen türkülerden haberdar değil. Zeynep’in ailesi de ilginç. Babası bağlama, küçük ağabeyi ud, büyük ağabeyi ve yedi yaşındaki kardeşi ise kanun çalıyor. Böylesine müzikle iç içe Zeynep; ama müzik deyince aklına Batı müziği geliyor. Zeynep’in keman kursundan arkadaşı Elif ise türkü olarak sadece `Leylim Ley’e aşina… devamı »


La Scala’da ilk Türk Keman Sanatçısı…

Eklenme Tarihi : 23 Oca 2008 | Kategori: Konserler


İzmir’li keman sanatçısı Özlem Adıgüzel, dünyaca ünlü Milano’daki La Scala Orkestrası’na(Bkz: Linkler) dahil olma başarısını göstererek, bu tiyatroda çalan ilk Türk müzisyen oldu.
Bilindiği gibi Milano’daki ”Teatro alla Scala” İtalya’nın en büyük, dünyanın ise müzik tarihi açısından önde gelen ve önemli konserlere mekan olmuş tiyatrolarından biridir. Batı müziği tarihinin birçok ünlü bestecisi ve solisti burada konserler vermiştir. Itri, Dede Efendi, Hacı Arif Bey gibi nice GTSM bestecilerimizin müziğini seslendirdiği konser mekanlarımızı bizlerin de kendi topraklarımızda aradığımızı belirtmeden geçemiyeceğiz… devamı »


Klasik Kemençe Tutuşu… Sercan Halili

Eklenme Tarihi : 22 Oca 2008 | Kategori: Araştırma Yazıları


Günümüzdeki kemençe icracılarının sürekli bir noktada anlaşamadığı konuyu, kendimce değerlendirmek istedim. Klasik Kemençe diz üstünde mi yoksa bacak arasında mı icra edilmeli? sorusu herkesçe farklı cevaplanmakta… Bir yandan üç telli – dört telli kemençe ile ilgili yersiz tartışmalar, bir yandan da başta Devlet Konservatuarı eğitimcilerinin üstünde çok durduğu tutuş şekli ile ilgili sonuca ulaşmayan görüşler kemençevileri karşı karşıya getirirken, önce bir araştırma yapmamız doğru olacak gibi gözüküyor. devamı »



Zamanımız güncel hayatında 1980 sonrası gelişen türbanlı kesimin sanat anlayışı, ya yok sayılmakta ya da böyle bir talep veya talep gücünün sadece o kesimdeki dini müzik ve gösterilerle sınırlı kaldığı gözlenmektedir. Oysa siyasi anlamda gelinen sonuç, dini gereklere dayanıp kalmakta, sanat olgusu konunun dışında tutulmakta veya ötelenmektedir… devamı »



Geleneksel Türk müziğinin yazı aleminde bir verimsizlik gözlenir olmuştur. Bu durum tarihe, yazamıyan ama bol bol konuşan bir kuşağın hüküm sürdüğü bir dönem olarak geçecektir. Üstelik müzikbilimsel titr sahibi müzik uğraşanlarımızın sayısının giderek artışını göz önünde bulundurduğumuzda, sorgulamamız gereken bir takım olguların olduğu, artık kaçınılmaz bir hal almıştır. Neden yazamıyorlar veya yazmıyorlar da bol bol konuşuyorlar?… devamı »



24’lü ses sisteminin kurucusu olarak kabul edilen Hüseyin Saadettin Arel’in aşağıdaki sözleri, ses sistemimizin bugünkü durumu göz önüne getirildiğinde hiç de yabana atılır gibi görünmemektedir: “Türk Musikisinin bugünkü tecelliyatına değil, istikbaldeki hayaline meftunum.”… “Türk Musikisine yapılacak en büyük suikast, onu şimdiki haliyle aynen muhafaza etmektir. Çünkü, milletin mütemâdiyen ilerlemekte olan ihtiyaçlarına cevap veremiye veremiye nihayet ölüme mahkum olacaktır”2 devamı »



“Dünyada kendi milli bankaları için milli yazılım üreten üç ülke var. Bunlar ABD, Japonya ve Türkiye’dir. Üniversitelerin bilişimle ilgili çeşitli bölümlerinden şimdiye kadar 132 bin kişi mezun olmuş ve bu sektörden 850 bin kişi ekmek yemektedir. Ülkemizde belki de Türkçe’nin en fazla kullanıldığı alan, bilişim sektörüdür. Türkçe, eşi emsali olmayan bir bilim dilidir aynı zamanda…” devamı »



Sanatın ve halkın ne olup ne olmadığı konusunda kimse olduğundan fazlasını düşünmüyor. Yetişme şekillerinden kaynaklanan komplekslerde çağa yenik düşmüş eski su kemerleri benzeri görsel ve işitsel sanat değerlerimizin durdukları yerde güzelliklerini sergilemesi bir anlamda içlerinden geçen suyun lezzetine dek uzanıyor. devamı »



Cihat Aşkın(18 Ocak), Miriam Mendez(19 Ocak), Fazıl Say(30-31 Ocak) CRR’de… Miriam Mendez’i ilk kez iki yıl önce Fazıl Say’ın sanat danışmanlığında düzenlenen Antalya Piyano Festivali’nde dinledim ve hayran oldum. Ondan sonra da evimden ve arabamdan müziğinin sesi hiç eksik olmadı. İspanya’nın Sevilla şehrinden gelen ufak tefek ama bir avuç alev gibi yakıp yıkan bu esmer güzeli İspanyol kadın, piyanosuyla da adeta sevişiyor. Zaten ben böyle şey görmedim, duymadım.

devamı »



Son yıllarda Ermeni Müziği ağırlıklı albüm ve konserleri ile tanınan Knar Grubu ile Ermenistanlı sanatçı Civan Gasparyan’ın çalışmaları ve “Duduk” adlı üflemeli saz ile “Sarı Gelin Türküsü” müzik dünyamızda sık sık gündeme gelmeye başladı. “Duduk” sazı ile “Sarı Gelin” türküsü hakkında bir çok kişinin kafasında beliren, ancak; pek dile getirilmeyen, genel olarak da toplumumuzun bilgilendirilmesi açısından, açıklanması gerekli bir dizi sorunun cevaplarını aradık. devamı »



Olacak şey değil… Yıl 2008. Onyıllarca kısır bir döngüde verimsizce yaşanan Türk-Batı müziği kutuplaşmaları ve çekişmeleri, piyanoya işeme ve Itri’nin notasına mıç silme muhabbetlerine dayandı. Arkasından ne gelir bilinmez. Birileri bir-iki kişinin ağzından çıktığı iddia edilen cümlelere –roman mahallesi kadın kavgaları- misali balıklama atladı. Ne meraklıları varmış meğersem pisleme muhabbetlerinin. devamı »



Müzik hayatımız boyunca en çok duyduğumuz, gerek birlikte, gerekse tekil icrada temiz ses duyabilme problemi, bu yazının ana konusunu oluşturuyor. Müziğin türü hiç fark etmiyor… Herkesin kulağı bir şekilde, dinlediği canlı müzik kaynağının veya kaynaklarının, seslendirim anlarının herhangi bir yerinde temiz ses basamamasından veya çıkaramamasından mutlaka rahatsız oluyor ve bunu yakın çevresine, icra sonrasında dillendiriyor… devamı »



Türk ve dünya müzik kamuoyu, Ali Ufkî Bey’i ve onyedinci yüzyıl müzik tınılarını etkin biçimde, 1988 yılında Ayangil Türk Müziği Orkestra ve Korosu’nun bir “ses kayıt klasiği” hükmüne bürünen “UYAN EY GÖZLERİM” çalışması ile tanıdı, bildi. Bu konserde yer alan eserler, XVII. Yüzyıl Osmanlı sarayı dragomanlarından (tercüman) “Santûrî Ali Bey, nâm-ı diğer Ali Ufkî Bey’in” bugün, Londra British Museum kitaplığında (Sloane, No: 3114) korunan “Mecmûâ-i Sâz ü Söz” adlı cönkünden, Rûhî Ayangil’in transkripsiyon yolu ile aktardığı, “Uyan Ey Gözlerim” projesinin devamı niteliğindeki saz ve söz eserlerinden oluşan, yaklaşık 400 yıllık bir geçmişe sahip olan müzik yaratılarıdır… ATMOK Konseri 16 Ocak 2008′de İstanbul CRR’de. devamı »


Sanat Yalnız Bırakılmamalıdır… Ersin Antep

Eklenme Tarihi : 09 Oca 2008 | Kategori: Fikir Yazıları


Türkiye Cumhuriyeti henüz 3 yaşında ve traktörü bile yokken Gazi Mustafa Kemal; bir sergi gemisi hazırlatarak Afrika ve Avrupa’da 12 ülkede 19 limana göndermiş ve genç Cumhuriyet’in kültürel, sanatsal ve ticari bakımdan en mantıklı ve doğru biçimde tanıtılmasını sağlamıştı. Osmanlı döneminde ise; Oşima Adası açıklarında batan 1.Ertuğrul Fırkateyni’nin Muzikası başta olmak üzere Hamidiye Kruvazörü Muzikası dahil olmak üzere Hicri 1306 (Miladi 1890) yılından itibaren büyük gemilerin muzikaları dahi, yurtdışında konserler vermişti. Aynı şekilde Cumhuriyet döneminde 1960’lı yıllara kadar özellikle Savarona ile birçok limana gidilmiş ve konserler gerçekleştirilmişti. devamı »



Müzik okulunuzu kazanırsınız, okursunuz ve mezun olursunuz. Bu birinci süreçtir müzik hayatınızda. Öğrencilik arkadaşlarınız oluşur. Kimiyle yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmez, hatta ev arkadaşlığı yapar, birçok ortak anıya sahip olursunuz. Kimiyle ev paylaşımı arkadaşlığı yapmasanız da gelişim ve yetişme sürecinde çok değerli anılarınız vardır. devamı »



« Önceki Yazılar   |   Sonraki Yazılar »



Hoşgeldiniz